münir nurettin üzerine

11 Ocak 2010 Pazartesi

Sabahın erken saatlerinde, sert sabah rüzgarları eserken çıktı dışarı. Üşüdü, ürperdi. Gökyüzünde düşmanca asılı duran gri bulutlara, bet sesleriyle kulak tırmalayan, sanki felaket habercisiymiş gibi görünen kargalara aldırmadı. Montunun yakalarını kaldırdı, beresini düzeltti, ellerini cebine sokarak yola devam etti.

Bir gün her şeyin değişeceğini biliyordu. Bir gün hava ısınacak, bir gün hayatın fon müziği değişecek, bir gün ritm sona erecekti. Sorun, ritmi kontrol mü etmesi gerektiğini yoksa ritme ayak uydurması mı gerektiğini kestirememesiydi.

Hikayenin sonunu bilmiyorum. Bence en güzeli, öyle dalmış yürürken bir kamyonun altında kalıp ölmesi. Kimsenin onun kim olduğunu, adını, geçmişini öğrenememesi. Kimsesizler mezarlığında adsız bir mezar olması.

Hikayeler ve çağrıştırdıkları konusunda çok mu acımasızım acaba? Yahut da hayat hakkında çok mu acımasızım? Kemalettin Tuğcu ile büyümenin yan etkileri mi bunlar? Neden sabahın bir köründe melankoli krizine giriyorum, bunun sebebi mizacım mı Münir Nurettin'in kadife sesi mi?

Münir Nurettin ne güzel adamdır yahu... Düşündükçe, hep "ben çok geç gelmişim dünyaya" dedirten bir insandır. Ben, Münir Nurettin şarkılarıyla aşık olmalıydım. Onun şarkılarının naifliğiyle anlatmalıydım duygularımı. Şimdi de anlatabilirim, ama o şarkının ilk zamanlarındaki gibi olmaz. Ne o şarkılardaki kadar saf temiz duygularla sevebilirim ben, ne de herhangi biri beni öyle sevebilir.

Münir Nurettin, 1901'de İstanbul'da doğmuş. Soyu, selçuklulara dayanıyormuş efenim. Soyadındaki Selçuk buradan geliyor. 1981 senesinde ise vefat etmiş. Mezarı aşiyan mezarlığında imiş. Bütün bunları düşündükçe, 1981'in, 1987'nin ve 1993'ün ne kadar cenabet yıllar olduğunu bir kez daha idrak ediyorum. 1987 benim doğum yılım olmasına rağmen, Adile Naşit öldüğü için asla affedemiycem kendimi. Sanki ben doğmasam ölmeyecekmiş, uğursuz gelmişim kadına gibi...

Her neyse, Münir Nurettin diyorduk. Bugün tsm olarak klasikleşmiş hangi esere baksak, gerek yorumuyla gerek besteleriyle, Münir Nurettin'i görürüz. Kendisi, iki sinema filminde oynamış ve kendi sesiyle şarkılarını bu filmlerde seslendirmiş ilk şarkıcıdır. Belki de bu anlamda bir ekol başlattı. Bir dönem fenerbahçede forvet oynadığı da söyleniyor ancak bunun şehir efsanesi olma ihtimali çok daha yüksek.

Kendisi gibi alaturka müziğe gönül vermiş olan oğlu Timur Selçuk da sanat musikisi eserlerinin önemli bir icracısıdır ancak babasının yerini tutamamıştır benim nazarımda. Münir Nurettin bir tanedir. Onun gibisi de gelmeyecektir.

babamın radyosu